Emzirmenin Önemi Üzerine…

Emzirmeyle ilgili söylem son yüzyılın farklı dönemlerinde değişiklik göstermiştir. 1930’lu yıllarda, Amerika Birleşik Devletleri emzirmenin yanısıra ek gıda besinlerinin erken yaşta verilmesine ilişkin olumlu tavır almıştır. Yıllar içerisinde yapılan araştırmalar sonucu, anne sütünün önemine tekrardan değinilmiş ve doğum itibariyle, (ilk 4-6 ay boyunca) birincil besin kaynağı olduğu kabul edilmiştir. Anne sütünün besin içeriği inkâr edilemez derecede önemli olmakla birlikte, emzirme eylemini de beraberinde getirdiği için ek bir anlam taşımaktadır.

1930’lu yıllarda, Amerika Birleşik Devletleri’nin emzirme eylemini azaltan hareketin, bu yıllarda doğmuş olan bebeklerin, yıllar sonra, sokaklarda “sarılma eylemleri” gerçekleştiren yetişkinlere dönüştürdüğü söylenir. Emzirilmeyen bebeğin kucağa alınmadığı ve bu duygudan mahrum bırakılacağı anlamına gelmez. ABD o yıllarda, ağlayan bebeği de zaman zaman kendi haline bırakmak gerektiğiyle ilgili söylemler ortaya koymuştur. Bu ifadeler göz önünde bulundurulduğunda, emzirmek gerektiği ve çocuk her ağladığında kucağa alınmasının uygun olacağı düşünülebilir ama asıl önemli olan bir koşula ve bir doğruya saplanmadan bir denge bulabilmektir. Yeni doğanların ağlamaları bir ihtiyaca dayanmaktadır ve anne her zaman orada olamasa da, ağlama başladığı anda cevap veremese de, bir bebeğin ağlar şekilde bırakılabileceği anlamına gelmez. Bir annenin çocuğuna anında uygun cevabı verebilmesi beklenmemelidir – çocuğun uygun bir şekilde gelişebilmesi için, annenin yanılabilmesi ve bazı anlarda gecikebilmesi önemlidir. Bunun yanı sıra, duyarlı olduğunu aktarması da gerekmektedir.

Kimi anne emziremez veya kısa bir süre emzirebilir ama emzirme eyleminin beraberinde getirdiği hareketleri gerçekleştirebilir. Emzirmenin psikolojik açıdan önemli etkileri bulunur – bebeği doyurmanın dışında yatıştırmaya da yaramaktadır. İlk zamanlarda ve sonrasında da bebekler sıkça temasa başurma ihtiyacı duyarlar; dokunmak, hissetmek, onlar için, herkes için, önemlidir.

Zaman zaman anne kucağında uyuya kalırlar, bazen emzirmenin ortasında bazen ise ansızın, sadece temasın etkisiyle. Bedenin aktardığı vücut ısısı onları rahatlatır ve yalnız olmadıklarını hissederek uykuya geçiş yaparlar.

Emzirme ve dolayısıyla temasın, bu nedenle, farklı anlamları bulunur; rahatlatıcı olmakla birlikte çocuğa güven veren tarafları da vardır. Yeni doğanlar, kendilerine yabancı olan bu dünyayı anlamaya çalışırken sıkça ötekine, onun sesine, dokunuşuna ve bakışlarına başvururlar.