Bebek ve Uyku

Gözümü kapatıyorum, sesinle uykuya dalıyorum…

Yeni doğanların, en rahat uykuya geçiş yaptıkları anın, süt emerken olduğu bilinir. Anneyle temas içerisinde olmak, sesini, nefesini ve bakışını hissetmek, bebekleri rahatlatır. Bebeklerin, kendi yataklarında uyuyabilmeleri oldukça önemlidir ama bu geçişi (anne veya baba kucağından yatağa) onlar için kolaylaştırmanın yollarını da bulmak gerekir.

Uyku zamanı, bebekler ve çocuklar için, bir ayrılık anına benzer şekilde yaşanır; bilinçli bir şekilde etraflarını gözlemleyebilecekleri bir halden, gözlerinin kapalı olduğu ve yanlarında birinin olup olmadığını rahatça belirleyemeyecekleri bir hale geçeceklerdir. Yanında olmayanın hala var olmaya devam ettiği bilincine henüz varmamış olan bebek için, bu geçişin yavaş ve yumuşak bir şekilde gerçekleşmesi oldukça önemli olmakla birlikte, rahat bir uyku uyumasına da yardımcı olacaktır.

Uykuya dalarken, anne veya babanın kısık sesle anlattığı hikâyeyi dinlemek, odadaki eşyaları yavaşça toparlarken çıkardıkları sesleri duymak, bebeğe, bu geçiş anında yalnız olmadığı hissini verir. Bebeklerin ve çocukların hayatında, buna benzer ayrılıklar gereklidir; önemli olan, gerçekleşebilmeleri için rahat bir yol bulmaktır. Bunun için, bazı durumlara özgü ritüeller oluşturmak oldukça yardımcı olur; uyumadan önce bir masal okunması, anne ve/veya baba işe gitmeden önce kapıda “hoşçakal, akşama görüşürüz” denmesi veya ebeveynlerden biri iş seyahatine çıkmadan birkaç gün önce durumun çocukla paylaşılması, bunlardan sadece birkaçıdır. Çocuklar ne kadar küçük yaşta olurlarsa olsunlar, yaşayacakları durumla ilgili kısaca bilgilendirildikleri taktirde, ani ve anlamlandıramadıkları bir endişe yaşama olasılıkları azaltılabilir. Ayrılıkların bir buluşmayla sonuçlandığını tekrar tekrar deneyimleme ihtiyacı duyarlar çocuklar. Bu nedenle, kısa aralıklarla da olsa, anne ve/veya babanın gidip geri geldiğini görmek onlar için hem yapıcı hem de rahatlatıcı bir deneyimdir.

Odasında tek başına oynayan çocuğun veya uykuya yeni dalmış bir ufaklığın susadığını dile getirmek için anne veya babasına seslendiği sıkça görülür. Çocuklar bu yolla, yanlarında olmayan anne ve babanın varlığını sürdürdüklerini de tehid ederler. Başka bir değişle, “anne öteki odada da olsa, var olmaya devam ediyor, çünkü onu çağırdığımda yanıma geliyor. O zaman benden uzaklaşabilir, çünkü seslendiğimde yanıma gelebileceğini biliyorum” diyebilmelerine yardımcı olur. Bu, bilinçli ve kelimelere dökülen bir süreç olmasa da, çocuklar bunu farkında olmadan da yapsalar, kendilerini rahatlatma yollarını aradıklarını unutmamak gerekir. Saklanbaç oyununa benzer olan bu sürece ebeveynler kendi yaratıcılıklarını kattıkları taktirde (örneğin, duruma özgü hikaye uydurmak veya konuyu işleyen bir masal kitabı okumak), çocuğun bu olguyu farklı bir açıdan yaşamalarına olanak tanımış olurlar.