Beynini Almadan Gitmek

Kimi birey daima gitmeyi hayal eder, gidip değişmeyi, gidip değiştirmeyi. Hayal edilen, daha güzel bir hayat, daha farklı bir ortam, yeni bir başlangıçtır. Daha başka bir yerde, yeni insan ve ortamlarda daha mutlu, daha huzurlu olunabileceği inancına kapılınır. Bir yanda, her hangi bir “orada” herşeyin farklı yaşantılanabileceğiyle ilgili bir düşünce bulunur, bir diğer yandan ise, kaçınılmak istenen şeyin kişinin bulunduğu yer ve ortamla ilgili olduğu düşünülür. Başka bir deyişle, hayal edilen yerin daima daha güzel özellikleri vardır ve kişi kaçırdığını düşündüğü şeye ulaşma çabasındadır. Ama hayal zaten böyle birşey değil midir? Eğer daha güzel, daha cazip olmasaydı, hayal, düşlem konumunu koruyamazdı. Her bireyin hayatında ulaşılmak istenilen, yolun biraz daha ilerisinde duran, yaklaştıkça biraz daha ileriye kaçan bir durak vardır. Bu, arzu etmeye devam etmenin, hayatta heyecan duymanın, her gün yeniden başlamanın özünde bulunur. Kimi bireyse, bu “durağa” gerçekten ulaşmak ister, ona yaklaşmak ve tekrardan uzaklaşmasına izin vermek yeterli değilmiş gibi gelir onlara. Düşlem düşlem olmaktan çıkar, olmazsa olmaz bir olgu gibi yaşantılanmaya başlar. Böyle olunca, bir ilişkiden bir diğerine, bir işten bir başkasına, bir ülkeden diğerine seyahat edip durulur ama hiçbiri bir liman olma işlevini sürdüremediği için bu hareket bir türlü bitmez.

Daha önce de belirttiğim gibi, bazı diğer durumlarda da, kaçınılan ortam gibi gözükür. Kişi, aile içinde veya arkadaş, iş ortamnında yaşadığı çatışmalı durumlardan uzaklaşmak ister. Kimi zaman, tüm bu karmaşanın dışardan geldiği hissini taşır bireyler. Farklı bir yere taşınıp birkaç ay geçtikten sonra ise, aynı veya benzer çatışmaların tekrarlandığını, yine huzursuz hissetmeye başladığını fark eder çoğu zaman. Bu gibi durumlarda, “Her yer aynıymış” çümlesi duyulur. Hâlbuki birey aynı bireydir ve iç dünyasıyla, kendi çatışmaları ve özellikleriyle seyahat ettiği sürece, bir süre sonra, aynı ilişki zorluklarıyla tekrardan karşılaşmak durumundadır. Başka bir deyişle, bir ortamdan uzaklaşmak, onu veya onları fiziken geride bırakmak yeterli değildir; kişinin kendi çatışmaları ve karmaşık iç dünyasıyla ilgili, olaylar ve diğer insanlara yönelik aldığı konumlarla ilgili düşünmesi, kimi zamansa terapötik bir ortamda olanlara anlam yükleyebilmek üzere çalışabilmesi gerekir.

Yeni yılınız kutlu olsun.