Semptom Değerlidir

Herşeyden önce, sanırım bu yazıya, semptomun ne olduğunu açıklamakla başlamak gerekir. Semptom, çatışmanın örtük ifadesidir. Başka bir deyişle, bireyin başetmekte güçlük çektiği gerçek veya düşlemsel bir olay/duygu yaşanmıştır, ve bu travma, ruhsal bir karmaşa yaratmıştır. Bunun üzerine, çatışmayı örten ama ortadan kaldırmayan bir semptom oluşmuştur. Semptom, anlam kazanmamış olan çatışmayla bağlantılıdır ama bir taraftan da, bireyin onunla yüzleşmesini de geciktirmektedir.

Semptom ne kadar zorlayıcı olursa olsun, altta yatan çatışmayla karşılaşmakta güçlük çeken bireyi bir nevi korumaktadır. Bazı durumlarda, birey semptomuyla başedememektedir; onu gün içerisinde zorlayan, yaşamını değiştiren, gündelik alışkanlarından alıkoyan bu ruhsal sıkıntıdan kurtulma yollarını arar. Bunun gerçekleşebilmesi için, bilinçdışı süreçlerden oluşan çatışmaya anlam kazandırmak gerekir. Bu bilinç düzeyinde, düşünerek ve kişinin kendini kontrol etmesiyle gerçekleşebilecek bir dönüşüm değildir. Eğer düşünce gücüyle semptom yer değiştirebilseydi, eğer birey kontrol mekanizmalarını kullanarak semptomundan kurtulabilseydi… ruhsal sıkıntı diye bir olgu olmazdı muhtemelen.

Panik atak yaşayan bir bireye ; “hadi çık dışarı, sorunlarınla yüzleş, üstüne git” dendiği sıkça duyulur. Eğer bu zorlukla yaşayan birey bunu yapabiliyor olsaydı, başkasının bunu ona söylemesine ihtiyaç duymazdı diye düşünüyorum. Ellerini her gün sıkça yıkayan biri, yoğun kaygı yaşayan bir başkası veya gece terörü yaşayan bir bebek kendini kontrol edebilir ve ruhsal olarak dengeli bir dünya içerisinde var olmaya devam edilirdi o zaman. Ama ruhsal dünya, kişinin erişebileceğinin uzağındadır, bilinç düzeyinde kontrol veya müdahale edilebilir bir yerde değil, kovalandıkça kaçan bir yerdedir.

Peki bu kadar zorluğa rağmen nasıl olur da semptom değerli olur? Anlam kazanmamış olan çatışma, bazen bireyin kendisinde kabul edemediği duygu ve düşüncelerle yüklüdür. Semptomun gizleme özelliği ise, kabul edilemez olanla karşılaşmayı engeller. Karşılaşılabilecek olan içsel dünyaya karşın, birey semptomuyla, sancısıyla, feryadıyla mücadele eder. Bazen ona tutunur…

Terapötik ortamda çalışırken, semptomun altında yatanın ne olduğuyla ilgili bir süreç başlar. Örtük çatışmaya bir anlam yükleme sürecidir bu ve çoğu zaman karşılaşılan, karşılaşmaktan korkulandan daha anlaşılır ve kabul edilirdir. Semptomun altında, genelde bireyin daha genel anlamda ilişkisel boyutu gizlidir. Hayat bazen sancılı bir tekrardan ibaretmiş gibi gelir, bireyin farkına varmadan ilişkisel yönden seçtiği insanlarda bir benzerlik, kendi yaklaşım tarzında ise bir tekrar vardır. Bunu anlamanın ve semptomu kaydırmanın yolu ise, bireyin derinliklerine inmekten geçer.