Peki kim? Çocuğun tabağındaki yemekler bitmediği taktirde kim arkasından ağlayabilir? Kalan yemekler kimi temsil eder? Anneyi, babayı, anneanne veya babaanneyi, bazen başka akrabaları veya komşuları. Bu cümlede dikkat çekici olan, çocuğu bir üzüntüyle karşı karşıya bırakma durumudur.
Çocuk, bazı durumlarda, yeme kapasitesinin ötesinde olan bir miktarı bir başkasını, sevdiği birini üzmemek adına yemeye seçer. Bu gibi durumlarda, sevdiği kişi zorlanmasın diye, çocuk kendini zorlamayı seçer çünkü anne-babayı veya sevilen bir başkasını üzmek kimi zaman vicdan azabı çekmesine yol açabilir. Bir başkasının üzüntüsünün sorumlusu olmak, katlanılması oldukça güç bir duygudur.
Bir anne veya bir ebevyn için çocuğunu doyurabilmek önemlidir ve genellikle bir sevgi göstergesi olarak ortaya çıkmaktadır – annenin sunduğu yemeği kabul eden, iştahla yiyen çocuk, sanki sevgisini de bu yolla kabul etmiş olur. Bu sevgi göstergesine de, çocuk, aynı şekilde cevap vermek ister; üzmeden, kırmadan, olabildiğince yiyerek… zorlansa da. Bu yüzden, yiyememek ve dolayısıyla arkasında üzülen yemekler bırakmak zorlu bir mücadele halini alabilir kimi zaman.
Vicdan azabı çocuklara oldukça erken yaşta yüklenen bir duygu olarak ortaya çıkmaktadır. Birey, yapısal olarak bu duyguyu taşır ve hayatındaki ilişkiler geliştikçe, bu duygu da beraberinde gelişir. Kimi çocuk vicdani olarak daha hassastır ve bu yönde ifade edilen cümleler onu daha fazla etkiler, duygunun artmasına, hatta yayılmasına neden olabilir. Çocuk büyür ve yetişkin yaşa geldikten sonra dahi, bir başkasını üzmemek adına kendi doğrularını ve sınırlarını koruyamadığını görür. İstemediği halde birtakım durumlar içerisinde bulur kendini, “hayır” diyemez, üzmekten korktuğu için. O zaman öfke çıkar ortaya, onu bu duruma sürükleyen, istemediği halde bir şeyleri ona yaptıran kişilere… halbuki “hayır” diyebilseydi, istediğini ortaya koyabilseydi, öteki o kadar kırılmazdı belki de.
Çocukların duygularına ve düşüncelerine yer vermek bu nedenle oldukça önemlidir. Sevilen ötekini üzmemek adına içine kapanan, duygularını gizlemeyi tercih eden bir çocuk, ileri yaşlarda zorluk çekebilir. Bazı durumlarda bir çocuğa “hayır” diyebilmek ne kadar önemliyse, çocuğun da ifadelerinin duyulduğunu, mümkün olduğu zaman onlara yer verildiğini hissettirmek de bir o kadar önemlidir. Yemek yerken, zorlu bir duyguyla başetmek yerine, gerektiği kadar yenmesi belki de yardımcı olabilir. Bir çocuğa, kendisine ait olmayan sorumlulukları yüklememek oldukça önemlidir – örneğin, bir ebeveynin mutsuzluğu veya hayata olan bağlılığı. Hayat boyu bir başkasının mutluluğu uğruna savaşmak, kendini unutmaktan geçer ve imkânsızı gerçekleştirmeye çalışmakla ilgilidir.